15 Kasım 2012 Perşembe

YAŞAMAK GERİSİ BOŞ

Tarifsiz bir hal içindesin
Birkaç yıldır
Nasıl desem, bir insan düşün ki
Gözlerinin  parıltısı gitmiş
Gözü ya telefonda, ya bilgisayarda
Mevsimin  kış olduğundan da, yaz olduğundan da habersiz
İşte sen öylesin

Nasılsın desem
Nasıl olduğunu öğrenmek istesem
Yoğunum diyorsun
Bir yarım saat konuşmak istesem
Muhakkak telefonundan gelen ses ya da seni arayan biri bölüyor henüz başlayamamış sohbetimizi
Yanaklarında artık allık  var, renk verilmek üzere özenle sürülmüş
Gözlerine parlaklık veren ise  şeffaf boyalar
Ne komik
Bir zamanlar şehrin en mutlu ressamı karşımda duruyor
Renklerin tanrıçası
Kendi bile unutmuş renkliliğini
Florasan ışıklarda can vermeye çalışıyor  rengi gitmiş boyalarına

Ne vakit eski bir dost, eski candan bir dost
Dese ki “Sana ne oldu böyle” diye
“Yoğunluk, iş yoğunluğu” diyor kendine vurduğu görünmez prangalardan habersiz

İşte o yüzden buradayım ben
Ölmene bile bile göz yummayacak, benimle savaşacak olduğu bile bile hazırlıklı
Bundan sonra zaman
Yağmurun sesini duyma
Rüzgarı hissetme
Delicesine koşma
Bir köpeğe sarılma
Yani yaşamak zamanı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder