25 Ocak 2012 Çarşamba

Sayanora

Ilk kez elimde bir tutukluk var
Akilalmaz bir tutukluk
Bundan once Sayanora ile bunu defalarca ama defalarca gerceklestirmis olmamiza ragmen
Bir vicdan azabi

Insanligi, yasamayi, nefes almayi onemsemeyen ben icin garip bir durum
Bos odanin duvarlarina vuruyor bu halim
Gokyuzune vuruyor
Ve yagmur
Aci bir yagmur olup dusuyor
Topraga dusmus bedenlerimin uzerine

Birazdan Sayanora gelecek
Telassiz
Vakur
Kimligi ile ozdeslesmis
Suskun
Ve ozenle hazirladigi kutulardan birisini  bana verecek
Gozlerime bakmadan

Soz yok aramizda
Soz bizim gibi insanlar icin gereksiz
Hayatla tek bagi olum olan bizler icin anlamsiz
Sert bir heykelin icinde duran kalbimiz
Sadece kin, nefret ve olum duygusuna asina
Ve Sayanora' nın adımları vuruyor duvarlarıma
Ölüm yine ve yeniden yaklaşıyor
Tetikçi olmaya alışkın avuçlarımıza...

© 01.2012 Tüm hakları  İpek Sahra Özgüler' e aittir.

22 Ocak 2012 Pazar

Matruşka Ve Soguk bir Kış Akşamı


Matruska
Uzulmeyi birak artik
Mukemmel olmak zorunda degilsin
Yine ve yeniden tekrarliyorum
Mukemmel olmak zorunda degilsin
Sen ise
Anlamsiz bir sekilde
Mukemmel olmak icin savas veriyorsun
Tum bu elestiriler, beklentiler
Yersiz bir mucadeleden otesi degil
Anliyor musun?
Bana bakar misin!

Gozlerimin icine
Ve dediklerimi tekrarlar misin yuksek sesle

Olmuyor Matruska olmuyor
Guclu bagirmalisin
Madem oyle ayaga kalk
Neden mi ayaga kalkacaksin?
Duymuyor musun beni?
Bagirmayayim mi?
Nasil bagirmayayim!
Bu hal beni uzmekten cok azaba sokuyor artik
Saclarina bak
Bir kursun kalemin cevresinde donmus, gunlerdir yikanmamis daginik saclarina
Yirtik pijamana
Morarmis gozaltlarina
Bu sen misin?
Bunun sen olmasi mumkun mu Matruska?


Susayim mi?
Sadece bu mu soyleyebilecegin
Bu kadar kolay mi herseyden vazgecmek
Mucadeleden kacmak
Yoruldun mu?
Guldurme beni
Yorulmak kim, sen kim

Gideyim mi
Gidiyorum Matruska

Seni birakiyorum bir kis zamani
Yoksunluklarinla....

© 01.2012 Tüm hakları  İpek Sahra Özgüler' e aittir.

10 Ocak 2012 Salı

Ozgurluk Semsiyesi Ve Bulutlar

Sahi
Ruhunun harabeliginin farkinda misin
Gulumseyen dudaklarina eslik etmiyor artik
Bakislarin
Dusunuyorum da
Bundan birkac sene onceki halini
Koridorlari cinlatan kahkahani
Sasiriyorum yillarin alip goturduklerine


Simdi ise
Yeni bir dunya vadediyorum sana
Yaralarinin iyilesecegi
Gunluk kosusturmalarinin kaybolacagi
Hiz yerine yavasligin
Kis yerine yazin hakim oldugu


Elbet cesarete ihtiyacin var
Ne yazik ki elinde tuttugun son model telefon vermeyecek o cesareti sana
Ya da bankada duran cil cil altinlarin
Cevrendeki arkadaslar, dostlar ya da aile de degil
Biliyor musun sadece sensin o gucun kaynagi
Kisin daglarin doruklarinda duran karlar gibi gucun
Vakti geldiginde
Vakit geldiginde
Sen istediginde
Gosterecek gucunu
Ve sana
Senin bile varligindan habersiz oldugun
Yeni seni gosterecek


Farkindayim urkek urkek bakiyorsun bana
Yurumek uzere olan bir ceylan gibi titrek bacaklarin
Ne kadar ozgurluk istesen de
Icindeki ses
Icindeki o lanet ses
Durmani soyluyor
Ve gorunmeyen ipler cekiyorlar ruhunu
Gittikce acitarak


Yine de anlatacagim
Gozlerindeki tereddute ragmen
Cesaret ile cesaretsizlik arasinda duran kararsizligina ragmen
Ilk once kirmizi semsiyeyi al


Kirmizi semsiye nereden mi cikti
Aramizda sir kalacaksa soyleyebilirim ancak
Seninle ne yakinligim mi var
Haklisin bir yakinligim yok
Hatta şu pejmurde haline bakinca
Yakinliktan cok uzaklik var
Neyse icimden geldi diyelim
Bazen insanın içinden nedenini bilmediği şeyler gelir
Anlamlı ya da anlamsız olduklarını umursamadan
Bu da benim içimden geldi.
Sana özgürlük vadetmek
Nerede kalmıştık?
Kırmızı şemsiyeyi al
Büyülü bir şemsiye o
Sıradan duruşuna rağmen
Büyülü
Ve aç
Sonra gözlerimi yum
Ama sımsıkı
Öleceksen bile açılmayacakçasına sımsıkı
Ve uçmayı düşün
Bulutların üzerine çıktığını
Ve ne zaman içinde bir ferahlama
Vucudunda bir gevşeklik hissettiğinde
Aç gözlerini
Hiç görmediğin bir özgürlükte bulacaksın kendini
Bedenin tüm dertlerinden, yüklerinden, çelişkilerinden, sorgulamalarından kurtulacak
Ve dertsiz bir kuş gibi
Dertsiz göçmen bir kuş gibi
Bak dünyaya
Savaşların, kuraklıkların, zenginliklerin hüküm sürdüğü
Bencilliklerin çarpıştığı dünyaya
Ve şanslı say kendini
Olabildiğince şanslı
Dünyada kaç kişi özgür olabilmiş senin gibi
Dünyada kaç kişi uçmuş  göklere
Eşlik etmiş nazlı meltemlere
Ve  yeryüzüne inmek istediğinde kapa gözlerini
Ve kapat şemsiyeni
.................................
Şimdi çöpe atabilirsin şemsiyeyi
O kırmızı şemsiye değil
Cesaretindi özgürleştiren seni...


© 01.2012 Tüm hakları  İpek Sahra Özgüler' e aittir.

4 Ocak 2012 Çarşamba

Kaftanını Sürüye Sürüye

hiç bir aşk yara almadan başlamaz dedi
henüz yeni sürme çektiği gözlerini ufka,ufkun en son noktasına diktiğinde
utangaç bir çocuk gibi büzüldüm oturduğum kırmızı odadaki şarap rengi koltuğa
ve kaftanını sürüye sürüye yanıma geldi
yüzündeki kırışıklıklara
gözlerindeki nemli ifadeye baktım
söylemek istediğim sözler çoktan uçup gitmişti
kalabalıklar önüne çıkmış bir insan tedirginliği ile yutkundum
söyleyeceklerim önemliydi
hatta şu anda her zamankinden daha önemliydi
ilk defa ama ilk defa
kuşandığı zırhlardan, ördüğü kalelerden çıkmıştı
ilk defa ama ilk defa
masumluğunu sermişti gözlerimin önüne
ilk defa ama ilk defa
kendi gibiydi
korunmasız, saf ve yalnız

yutkundum ve yere baktım
söyleyeceğim sözüm yoktu
duygularımı sıraya koyacak bir akıl
çoktan beni bırakıp gitmişti
kalbim ise delicesine çarpıyordu
evet, evet birşeyler demeliydim
bu kırmızı odanın ateşinden
bu kırmızı odanın alevlerinden doğacak bir güneş
bu kırmızı odayı aydınlatacak beyaz bir kalp vardı bende

kaftanını sürüye sürüye masaya gitti
benden mi gidiyordu
bana mı geliyordu bilmiyorum
masadaki kütahya işi çini tabakta duran narı eline aldı
ve sıktı
koca nar patladı
her tanesi saçıldı ahşap parkenin her köşesine
hiç bir aşk yara almadan başlamaz dedi
zaman ver yaralayalım birbirimizi
gözlerindeki sürmeler yanaklarından süzülürken
işte o zaman anladım
onda kırmızı bir oda
bende ise beyaz bir oda vardı
beyaz oda tüm tutkuları içinde boğardı...

© 01.2012 Tüm hakları  İpek Sahra Özgüler' e aittir.