4 Şubat 2012 Cumartesi

İsimsiz

evet
doğru
onu tanımam
yıllar ama yıllar sürdü
aslında hala bile tanıdığımı iddia etmem gülünç olur
o zaman şöyle düzelteyim
onu tanıdığım kadar tanımıyorum


nasıl mı?


onun kokusu o kadar belirgin ki
teninin kokusunu kendi tenimin kokusundan daha çok biliyorum
ona yaklaştığımda
sokulduğumda
tuhaf bir huzur bürüyor içimi
en acı yaraları
en şiddetli fırtınaları
en ağır yağmurları
geçirecek bir güç var onda
bazen büyücü olduğunu düşünüyorum
öyle bir büyücü ki
hiçbir zaman sana kötü günler söylemiyor
vaad ettiği
her zaman güneşli günler
pırıltılı geceler
en mutlu yaşam
onun  saçtığı ışıktan alamıyorum kendimi
ve bir kelebek gibi
dönüyorum etrafında


oysa ki
tanımıyorum onu bir yandan da
yaşadığı en büyük mutsuzluk neydi
kimdi onu kıran
kimdi onu hançerleyen bilmiyorum
yaraları öyle saklı yerlerde ki
onlara ulaşmak mümkün değil
neşesizliği var mı
derdi var mı
görmüyorum
buzlu bir camın arkasında kalmış bir yarısı


onu bundan 31 sene  artı dokuz ay önce tanıdım
evet besledi beni
ilk önce kanıyla
sonra sütüyle
ve bir yerlerde beni beslemek için hala bekliyor
derdim olunca koşacak
beni hiçbir zaman yargılamayacak
elimden tutacak
yanımda duracak
gün gelip düştüğümde tek onu bulacağım
yine dertlerimi buzlu camın ardına atmış
gülümseyen  biçimde


o da farkında bendeki iniş çıkışları
ben ki bugün silebilirim herşeyi
bir öfke uğruna
ben ki bugün aşık olabilirim
dün nefret ettiğim birine
onun gibi durgun bir göl değilim ben
bir nehir gibi coşmam an meselesi
ve ne vakit
bulamazsam akacak yer
bilirim ki kendi kendime boğulurum


son senelerdir derin sohbetlerimiz
birlikte anlamaya çalışıyoruz
yaşamı insanları
siyah olan beyazlıkları
beyaz olan siyahlıkları
beraber görüyoruz
çıkamadığımız sokaklar oluyor
durduğumuz
ve o zaman derin bir suskunluk düşüyor
her ikimizi de
hayatın kolay çözülebilir olduğunu ikimizde düşünmüyoruz


onun beyaz bir tarafı var
beyaz, bembeyaz
kimsenin dokunamadığı kadar ak
belki bu aklığa ulaşmak için
dönüyor insanlar çevresinde
onun suskunluğunda
anlatıyorlar
kendi dertlerini
sevinçlerini
o ise kendi iç hazinesinde saklıyor hepsini
ve o iç hazineyi kimse bilmiyor


evet ben onu seviyorum
bir anne gibi
ve bir yanımda duran o masumluğun
suskunluğun
ondan kaynaklandığını biliyorum




ne zaman ki suskunlaşsam birinin yanında
işte o zaman huzura erip
tekrar aşık oluyorum...

© Tüm hakları  İpek Sahra Özgüler' e aittir.

Not: Dergicik 28. sayıda yayımlanmıştır.
http://kedt.ncc.metu.edu.tr/dergi/28/ adresinden ulaşabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder