1 Aralık 2011 Perşembe

Parmakları Olmayan Doğu, Kalbi Olmayan Batı ve İçilmiş Ayrılıklar

gecenin ıssızlığında
bu küf kokulu odanın
rengi atmış koltuklarına ilişelim
kapalı kapıların, açılmamış pencerelerin, insansızlığın yükünü taşımış havaya
katalım kesik nefesimizi

tamam kızma
açmayacağım yıllardır sıkı sıkıya kilitlediğin  ahşap panjuru
dokunmayacağım acılarının tozlarına
yürümeyeceğim kahverengileşmiş, yer yer yırtılmış halında
tutmayacağım masada duran porselen fincanın kulpundan
yemek yemeyeceğim kararmış gümüş çatalından

bu yalnızlığın bir nedeni
bu ıssızlığın bir cevabı var değil mi?
evet şimdi sırası, soruyorum
nedir bu ıssızlık
terkedilmişlik

at, yüzünde alelade duran katılaşmış maskeyi
göreyim yüzünü
bakayım en basitinden
kalbini yansıtan bakışlarına
sahi bir kalbin var mı?
BATI
bu sözlerin kalbimi etkilemesini isterdim tabii
benim için bir anlam ifade etmesini
oysa ki
tuhaf bir sinmişlik
tarifsiz bir hareketsizlikteyim
nasıl desem
bir boşluk
karmaşık bir boşluk
zifiri bir boşluk
savuruyor beni bir yandan bir yana
ne yavaş aldığım nefes
ne hızlı verdiğim nefes
sözünü geçirebiliyor bana
bir zamanlar koştuğum merdivenlerde
dolap arkalarında
masa altlarında
yani anlayacağın kuytuluklarda, gizliliklerde arıyorum
kalbimi
DOĞU
kalbini mi kaybettin
o yüzden mi böyle ruhsuz
böylesi heykelsi
insanlıktan uzak
duruyorsun 
düşlerine bırakamıyorsun kendini
hayalsizliğinin prangası altında
ya da bahanelerin
hüküm sürüyorsun ölüme doğru
etrafına birbirinden keskin
birbirinden yaralayıcı bıçakları dizmişsin
sırf kendini korumak için
sahi kalbi olmayan biri kendini koruyabilir mi?
BATI
aç piyanonun kapağını
ve bana bir chopin çal
bende sana eşlik edeceğim
ilk önce sessiz
sonra mırıldanarak
ne vakit duyarsan sesimi
anla ki benim de bir kalbim var

DOĞU
garip
parmaklarım olmadığını bile bile
sırf incitmek için
sırf gitmem için
böyle konuşuyorsun

sebebini bilmiyorum ama tek istediğim yardım etmek sana
çoraklığın yansıyor aynalarımdan
katmer katmer uzanan topraksılığının altında
bir kalp olduğuna o kadar eminim ki
kapanmış kapılarına
kilitlenmiş pencerelerine
aç bırakılmış bedenine
takılmış maskene aldırsam bir an bile durmam burada
oysa ki duvarlarının dökülmüş boyalarından süzülüyor kalbinin sızıntıları
bir koku
bilmediğim bir koku var bu odada
sıkı sıkıya kement vuruyor ayaklarıma gitmemem için

BATI
konuştuklarından belli
delisin sen
apaçık bir deli
parmaklarınla beraber aklını da yitirmişsin
bu çelişkili hayatta yol alırken

oysa ne kadar güzelsin
siyah saçların dökülüyor omzundan çağlayanlar gibi
dolunay gibi parlak
dolunay kadar gözalıcı gözlerin
ellerinin beyazlığı aydınlatıyor parlaklığı gitmiş ahşabı
yüzünün yuvarlaklığında yol alıyor binlerce melek
ne desem aşık olunacak kadar güzelsin
zümrüt yeşili gözlerinde görüyorum ceylansılığını
ama aynı zamanda ne kadar inatçısın
gitmeni söylediğim halde
duruyorsun kıpırdamadan
benim evimde
benim odamda 

DOĞU
evet konuştukça daha çok inanıyorum
bir kalbin var senin
hırçınlığın saklamaya çalışıyor sadece naifliğini
yaralarından kanlar akıyor benimle konuştukça
bakışların ışıldıyor solmuş siyah perdelerinden
gizlenmeye çalıştıkça
daha çok farkediyorum kırılmışlığını
incinmişliğini
bu sessiz odanın sararmış boyalarına çarpmış fırtınalarını görüyorum
ne kadar azap verici
seni böyle görüp yardım edememek

bir sır var 
bilmediğim bir sır
seni böyle karanlıklara gömen
öldüren
harabeleştiren

BATI
sus artık
seni duymak istemiyorum
git bu evden
yoruyor canlılığın beni
matemime yakışmıyor hayatsılığın
kapıyı açtığın gibi ört
ve süzül kendi hayatına geldiğin gibi


DOĞU
gidemem
bırakamam seni burada yalnız başına
yılların külfetini taşımışsın taşıyacağın kadar
sen söylemesen de 
anlatıyor bana parmakların herşeyi
sen git derken bile kal diyorlar
yardım istiyorlar avaz avaz
cam kırılganlığındaki parmaklarının uçlarından dökülüyor
gözyaşların
avuçlarıma
biliyorum benim gitmem demek
senin ölmen demek
biliyorum senin ölmen demek
benim ölmem demek

BATI
tamam o zaman
bunu sen istedin
madem gerçeği istiyorsun
al sana gerçek 
bir maskenin ardında ancak bu kadar saklanabilirim

bayıldın mı
neden ki
sen istedin  gerçeği
ve gerçek o kadar açık
o kadar incitici ki

senin parmakların
benim ise yüzüm yok...


© 2011 Tüm hakları  İpek Sahra Özgüler' e aittir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder