yeşil gözlerinin zifiri yalnızlığında sıkıştığın görülmeyen sınırların içinde umutsuzca dururken
halini görüpte sana gülümsemek, hatta konuşmak mümkün değildi
yine de baktım ve gülümsemedim
bir mart tazeliği içinde, senin aralık bulutlarına
bakmadın
kafanı bile kaldırmadın
süslenmiş, şekillendirilmiş bir hayatın yapaylığında seyrelmiş ruhunun yalnızlığına öyle sığınmıştın ki
sahillerinden akşam serinliğinde geçen
loş akşamların cılız ışıklarında saklandın
yine de baktım ve gülümsedim
bir mart tazeliği içinde, senin aralık bulutlarına
bakmadın
kafanı bile kaldırmadın
suskunluğun ebedi istirahatı içinde nefes alan bedeninde ritmini ölümün beklentisine bırakmıştı sanki
tek tük kalan masalarda
şen şakrak kahkahalar atan kırmızı ojeli kadınların
şarap kadehlerine bıraktıkları silik dudak izlerinde aramayı bile terketmiştin yalnızlığının düşmanını
şehrin yokuşlu, harabe kaldırımlarında
geçen ayakizlerine bakar gibiydin dururken
yine de baktım ve gülümsedim
bir mart tazeliği içinde, senin aralık bulutlarına
bakmadın
kafanı bile kaldırmadın
benim güneşli sesimin arkasında gizlediğim kapının kapattığı yaralar, kesiklerin, hatta gözyaşlarının farkına bile varamadın
topal ayağınla
mermerin soğukluğunda
ölümünün metanetli yolculuğuna doğru yürürken
yine de baktım ve gülümsedim
o son bir umutla
bir mart tazeliği içinde, senin kış bulutlarına
bakmadın
kafanı bile kaldırmadın..
@İpek Sahra,2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder